Yusuf ALİOĞLU ‘Ey kötülük!’
Yazı Detayı
21 Haziran 2022 - Salı 15:08 Bu yazı 2327 kez okundu
 
‘Ey kötülük!’
Yusuf ALİOĞLU
 
 

Çakal sürüsü gibiydiniz. Böcek türleri kadar, çöldeki kumlar kadar sayınız vardı. Çekirge sürüleri gibi daldınız bağımıza, bahçemize. Dik Yamaçlardan, sivri kayalıklardan üzerimize oluk oluk aktınız. Mızraklarınıza taktığınız zulüm sözleşmeleriniz ile sırtınızı birbirinize yasladınız.  Kötülüğün örgütlü gücünden aldığınız meşruiyet ile atlarınızın nallarına ‘mühlet çivileri' çaktınız.

 

Susamış toprak çatlaklarında, küflenmiş yemek atıklarında, nemlenmiş bodrum katlarında büyüdünüz. Ara dönemlerin, fetretlerin, puslu zamanların yetmesi oldunuz. Gözyaşını kahkaha ile, sefaleti şımarıklık ile, metaneti yalakalık ile kardınız.

 

Düğümlere üfürdünüz eşler boşandı. Karanlığı beslediniz babalar işsiz kaldı. Dijital düğmelere bastınız açlık oyunları başladı. Leş kokusu sinmişti her yanınıza. Hırıltılarınız kanlıydı, homurtularınız geceden karanlık. Loş ışıklı bir salonda, ağzı, gözü, kulağı siyah bantlı adamlara maharetlerinizi gösterdiğiniz sahnedeydiniz. 'Bakmam bakılırım, dinlemem dinlenirim' diye şişindikçe şişiniyordunuz. Her perdede farklı bir karaktersizdiniz. Sağınızla, solunuzla aynı tornadan çıkmış kütükler gibiydiniz. Vitrin dolgusu mankenler gibiydiniz, ruhsuzdunuz.

 

Ticaret sizden sorulurdu, siyasetin kalbi otağınızda atardı, sanat sizin mahallenin iştigali, devrim sizin lügatınızın kelimesi ve zamanı kokutan fetvalar sadece sizin eserinizdi. Salya sümük daldığınız her zemini kendinize benzettiniz. Nice kadim kelime ağzınızda değersizleşti, nice kutlu söz söylevlerinizde kimliğini kaybetmiş iskelete dönüştü.

 

Sivil toplum dediniz militarizmi canlandırdınız, özgürlük dediniz zincirler pazarladınız, muhafazakarlık dediniz hafızadaki son kelimeye kadar işgal yaşattınız, hukuk dediniz esaslı kuşatmalar tahkim ettiniz, emekçi dediniz köleliği dirilttiniz, millet diyerek oy depoları, halk diyerek rengarenk faşizmler yarattınız.

 

Tayin ve atamaları siz yapardınız. Sosyal medyada linç ihaleleri sizin çocukların işiydi. İşe siz alır, işten siz atar, işten atılanları siz savunur, işten atılanları savunanları mahkemeye siz verirdiniz. ‘Adam harcanacak, harca’ komutunu en iyi siz ezberlemiştiniz. Her yanınız allem kallem. Her yanınız tutarsız mutarsız.

 

En güzel camiyi siz inşa ettiniz, en iyi orucu siz tuttunuz, huşu içindeki namazları bir tek siz kıldınız. En güzel devrim selamını siz verdiniz. En muhteşem bıyık sizin eserinizdi. Parmaklarla çizilen ideoloji kılıflı şekiller sizde icat oldu. Bayraklar, marşlar, savaşlar sizin distribütörlüğe bağlıydı. Sazın teline bir tek siz dokunabilirdiniz. Sizin milletiniz necipti gerisi laf-ı güzaf. Fırkay-ı naciye sizdiniz. Nuh’un gemisine sizden alınan icazetle binilirdi. Sizin coğrafyanız cennetti, gerisi cehennemden yansıma. Eşitlik sizden sorulurdu, paylaşım diğer adınızdı. Başkan sizdiniz, abi sizdiniz. En iyi çözümlemeyi siz yapardınız. En iyi istihareye siz yatardınız. Kelle-i şedidiniz yoksa bir resimde Van Gogh imzası olsa ne yazardı.

 

Oturdunuz kalkmak bilmediniz, kalktınız oturmalarınız unutuldu.

 

Okyanus ötesi savaşları siz planladınız, toplama kampları sizin projeniz, mültecilerin etinden, sütünden, yağından hunharca beslendiniz. Parti listelerini en iyi siz ayarladınız, dernek üyelerini en iyi siz seçtiniz. ‘Efradını cami, ağyarını mani’ deyimi tarihte ilk kez sizinle popülerleşti. Yardımcı vekili oldunuz, ne yardımınız ne vekaletiniz görüldü.

 

Fırsatçılığınız ve uyanıklığınız bir nesli fesada uğrattı, ama siz ‘gençlik’ bozuldu dediniz. Komploculukta zirve yaptınız ama ‘komplo teorilerinin kendisi de bir komplodur’ diyerek işi sulandırdınız. Liyakatsizliğiniz ve ehliyetsizliğiniz hayatın tadını kaçırdı ama siz ısrarla ve sadece tek adres ile oyaladınız. Gün oldu Moskova nasibini aldı çatallı dilinizden, gün oldu New York, Paris, Küba, Tahran içti bu baldıran kupasından.  Adem’in çocukları, İblis’in mühlet istiaresinden mülhem sanal alemde sörf yaparken siz büyük anlatılar ile konuşmaya devam ettiniz.

 

Akışkan hayatın içinde civa gibi aktınız gece kulüplerine, eğlence mekanlarına. Ne sağınızdaki ne de solunuzdaki değerleriniz sizi dizginleyemedi. Hem, sağ sol neydi ki? Varsa yoksa izafiyet esastı.

 

Astığınız resimler size somurtarak bakıyordu. Mesela o sakallı yaşlı amca. Ya da ‘sizi rabbime şikayet edeceğim’ diyen o kız çocuğu. Çektiğiniz tespihler zindanınızdan çıkış virdleri tekrarlıyordu; seccadeyse bütün izzeti ve şerefi ile yüzünüze tüküreceği günü bekliyordu. Tükettiğiniz zamanlar, oturduğunuz sandalyeler, arkasına geçtiğiniz masalar hicaz makamında 'imdat' melodileri ile inliyordu.

 

Gazeteleriniz sizin gibi badanalı. Kadrolarınız omurgasız. Tenkit kültürü unutulmuş kadim bir değer. Çok seslilik, en büyük örgütünüzden en küçüğüne hoş bir sada sadece. Neyse istikametiniz, oydu hakikat. Siyah ve beyaz dışındaki tüm renkler sürgündü şimdi.

 

Sahi siz kimsiniz? Hayadan bir nasibiniz olmadı mı hiç? Din gününü düşünmediniz mi hiç? Din gününün sahibini ve saçları ağartan günün şiddetini hatırlamaz mısınız hiç?

 

Birbirinize baktıkça çoğaldınız. Demokrasinizi de buna göre yonttunuz. Çoğaldıkça demokrat, azaldıkça sosyal demokrat, yalnızlaştıkça devrimci oldunuz. Ya da, kasa-masa-nisa üçgeninde kaybolmuş, önce mücahit, sonra müteahhit ve nihayet müsait mi demeliydim.

 

Sahi siz kimsiniz? Hangi toprakta kökleriniz, hangi kültürde hatıralarınız var.

 

Çakal sürüsü gibiydiniz. Hileleriniz çok güçlü. Düşünce kompartımanları arasındaki seyyaliyetinizle kaybettiğiniz karakteriniz tüm zamanların en tutulan takımına dönüştü. Zulüm sözleşmenizle ekini ve nesli yok ettiniz.

 

Adam Smith’in ‘görünmeyen el’ metaforu misali piyasada dönen her yarar sadece size akıyor. Siyasetin rengi umurunuzda değil. Bukalemun misali buluyorsunuz yeni renginizi.

 

Artık değere dair piyasalar kurguladınız ve hakkınız olmayanı kat kat katlayarak yediniz; karnınızı ateşle doldurdunuz.

 

‘Allah’ın yardımı ne zaman’ diyerek adalet ve merhamet bekleyen kadınlara, çocuklara ve yaşlılara tarih boyunca hep acı yaşattınız. Dillerin ve renklerin kökünü kazıdınız. Kavimlerin, ulusların kültür arşivini yaktınız. Hafızasız toplumlar kurguladınız. Tabiatın dengesini dinamitlediniz. Hayvanların göç istikametine fitne kattınız. Bitkilerin geniyle oynadınız, yerlerin ve göklerin fıtratını fesada uğrattınız.

 

Haritaları siz çizdiniz, sınırlar sizin eseriniz. Düşünmeyi, konuşmayı yasakladınız. Aykırı bulduklarınızı soğuk coğrafyalara gönderdiniz. Mürekkepleri donsun diye.  Ama damarda izzet ve onur adına akan kan hiç donmadı.

 

Bütün bu yaptıklarınız bize dert oldu. Donmayan ve asla donmayacak olan kanımız da sana dert olsun ey kötülük!       

 
Etiketler: ‘Ey, kötülük!’,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
21 Ekim 2025
Bendeki Notlar -12- ‘Çocuk Kalsaydı Büyüklüğüm’
428 Okunma.
09 Ekim 2025
Batı’da Şehir Tarihçiliği
868 Okunma.
04 Ağustos 2025
‘Yıkın Efendiler, Yıkın!’ -2-
1772 Okunma.
14 Mayıs 2025
“Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda…”
1049 Okunma.
22 Nisan 2025
'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
5028 Okunma.
16 Mart 2025
ŞEBBİHALAR HER YERDE
703 Okunma.
09 Mart 2025
'BİR DEĞİRMENDİ BU DÜNYA'
764 Okunma.
08 Eylül 2023
Boşuna değildi boş olmayan hiçbir şey!
3080 Okunma.
17 Ağustos 2023
Köprüler ve Çamurlu Sular
2410 Okunma.
13 Temmuz 2023
Biriktirdiklerim-7-
2200 Okunma.
27 Mayıs 2023
Bingöl’ün Referandum Karnesi
2554 Okunma.
07 Mayıs 2023
Bingöl’de Genel Seçimlere Katılım Oranları (1950-2018)
1758 Okunma.
29 Nisan 2023
1920-2018 Yılları Arasında Bingöl’ü Parlamentoda Hangi Partiler Temsil Etti?
1487 Okunma.
24 Nisan 2023
Bingöl Yakın Siyasi Tarihinde Seçmen Davranışları (1939-2018)
2336 Okunma.
11 Nisan 2023
Siyasetin ‘Hayret’ Makamı Var Mıdır?
2128 Okunma.
05 Nisan 2023
Estetiğin Tükenişi Vicdanın Tükenişidir
1540 Okunma.
23 Mart 2023
“Ben de adayım”
1760 Okunma.
18 Şubat 2023
Şiirin Güncesi -11: “Ben Yokum”
2060 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek?
1323 Okunma.
18 Şubat 2023
“Ya Bu Defa da Seçilemezsem!”
1477 Okunma.
18 Şubat 2023
Biriktirdiklerim-6
1347 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Konfor Ruhun Bataklığıdır’
1586 Okunma.
08 Kasım 2022
Engerek Soyu
2034 Okunma.
16 Eylül 2022
Masanın Ötesi ve Berisi Ya da Sosyolojimizin Metafiziği
3509 Okunma.
05 Eylül 2022
Tatlı Zehirli Sulara Alışanlar İflah Olmaz Mı?
2157 Okunma.
22 Ağustos 2022
Nazar Değmemiş Kapaksız Kitaplar
2890 Okunma.
02 Ağustos 2022
Libası İdrarlı Adamlar
2736 Okunma.
27 Haziran 2022
“Hayatın Anlamı” Nedir?
3972 Okunma.
24 Mayıs 2022
Şiirin Güncesi 10: “Sonsuz ve Öbürü”
3137 Okunma.
05 Mayıs 2022
'Sıkıntı yok!'
2803 Okunma.
19 Nisan 2022
Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
2920 Okunma.
08 Nisan 2022
Bendeki Notlar 11: ‘Şehir Sineması’
2628 Okunma.
20 Mart 2022
Hakikate Tanıklık Nedir?
2591 Okunma.
03 Mart 2022
‘Tüm İnsanlığa Açık ve Ücretsiz Gösteri’
2956 Okunma.
09 Şubat 2022
Bendeki Notlar 10 “Kültür ve Sanat Merkezleri: Sinema, Kırtasiye, Park”
4516 Okunma.
13 Aralık 2021
Frankfurt'ta Bir Haşimi
6892 Okunma.
17 Kasım 2021
Nurettin Topçu’nun Gördüğü ‘Taşralı’
5026 Okunma.
09 Eylül 2021
Harf Eken Kelime Biçer
5845 Okunma.
24 Ağustos 2021
Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
3716 Okunma.
24 Haziran 2021
Çekilin aradan, maradan...
5565 Okunma.
15 Haziran 2021
'Biraz da ben konuşayım'
4423 Okunma.
28 Mayıs 2021
‘Apaçık’ Şiir
4583 Okunma.
06 Mayıs 2021
“Şehir’dir adım; kimlik alır, kimlik veririm.”
4764 Okunma.
22 Nisan 2021
Kitaplar Dolusu Susmak...
3749 Okunma.
16 Nisan 2021
Zamanın İdrak Sarkacına Merhaba
3400 Okunma.
23 Mart 2021
Söz Düşerse Ne Kalır Geriye?
4736 Okunma.
18 Ocak 2021
Dayvun, Dayvun, Dayvuno / Day Qırbun Çımun Siyuno
12151 Okunma.
22 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -5-
2574 Okunma.
10 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -4-
3029 Okunma.
04 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -3-
3264 Okunma.
30 Kasım 2020
Parayı Nereye Yatırmalı?
3044 Okunma.
26 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -2-
3423 Okunma.
16 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -1-
3476 Okunma.
19 Ekim 2020
Ne Zaman Reşit Olacağız?
4713 Okunma.
Haber Yazılımı